Bireylerin yaşamlarındaki önemli kayıplar (ölümler) çeşitli yas tepkilerinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Kayıplar karşısında birçok birey, ortaya çıkan yas tepkileri ile farklı bir biçimde başa çıkmaya çalışarak mevcut duruma uyum sağlamaya çabalar. Bununla birlikte, bazı bireyler ise, kayıpları sonucu ortaya çıkan yas tepkilerini çözümleme ve yas süreci ile başa çıkmada sorun yaşayabilirler.
Yas danışmanlığı ile bu tür durumlarda yaşanan kayba yönelik olarak danışanlara önemli ve etkili yardımlar sunulabilme olanağı vardır. Yas süreci, bir kayıp ya da kayıp tehdidi sonrası başlar ve her ilişki, ayrılık ya da ölüm ile sonuçlanır. Dolayısıyla her insan yaşamı boyunca kayıplarla ve doğal olarak yasla karşı karşıya kalmaktadır.
Kavramsal olarak yas, bir kayıp sonrası ortaya çıkan şiddetli ve uzun süreli acı olarak tanımlanmaktadır. Yas sonucu oluşan acı, hem fiziksel hem de duygusal bir acıdır. Bu acıyı kabul etmek, tanımlamak ve üzerinde profesyonel olarak sosyal destek yaratan bir çalışma yapmak gerekir. Aksi takdirde bu acı, fiziksel belirtiler (semptomlar) ya da beklenmeyen davranışlarla görünür hale gelerek bireyin yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürebilir.
Yas danışmanlığı sürecinde danışanların çevrelerindeki bireyler “anneni, kardeşlerini, derslerini düşün ve hemen toparlan”, “çevrene karşı güçlü olmalısın”, “böyle üzgün olmak sana yakışmıyor”, “bu şekilde davranarak ölen kardeşini üzüyorsun” gibi klişe konuşmalarla bireyin güçlü olması ya da olumsuz duygular hissetmemesi gerektiği gibi inançlarla, kayıp sonrası oluşan olumsuz duygularını bastırmaya çabalamalarının doğru olduğunu söylemektedirler.
Yas danışmanlığında amaç; yas tutan bireye, ölen yakını ile ilişkisini sonlandırmaktan öte, duygusal yaşam alanında ölen bireye uygun bir yer bulmasına ve yaşamını etkin bir birey olarak devam ettirmesine destek ve yardımcı olmaktır.